Kaygı (anksiyete) bozuklukları, var olduğu süre boyunca kişinin sosyal olarak veya iş/okul sorumluluklarında işlevlerinin gözle görülür şekilde bozulduğu, kontrol edilemeyen kaygı ve korku duygularının eşlik ettiği bir duygu durum bozukluğudur. Anksiyete kendisini huzursuzluk, sinirlilik, kolay yorulma, dikkat eksikliği, hızlı kalp artışı, göğüs ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel ve bilişsel semptomlara ve kişiye göre değişebilen diğer çeşitli belirtilerle kendisini gösterir. Anksiyete bozuklukları en sık görülen zihinsel rahatsızlıklardan biridir. Türkiye’de yetişkinlerin yaklaşık %29’unu etkilemektedir. Ancak anksiyete bozuklukları tedavi edilebilir ve çok sayıda etkili tedavi mevcuttur. Tedavilerin en etkilisi, psikoterapi ve ilaç tedavisinin kombine edilmiş halidir. Çoğu insan bu tedaviyle normal, üretken bir yaşam sürdürebilir.

İçindekiler
Panik Bozukluk Nedir?
Panik bozukluk ise kaygı bozukluklarının bir tipi olup, aralıklarla tekrarlayan panik ataklar şeklinde kendisini gösterir. Amerikan Psikiyatri Enstitüsünün (APA) çıkarttığı tanı ölçütleri el kitabına göre (DSM) panik atak beklenmedik, tekrarlayan panik ataklar ve bunu en az bir kez takip eden ve en az bir ay boyunca daha fazla atak olacağı konusunda sürekli bir kaygıyı veya atağın nasıl geçeceğine ilişkin endişe olarak tanımlamıştır. Panik atak, kişiyi işlevsiz ve hatta hareketsiz bırakacak kadar yoğun bir korkudur. Bu korkuya çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşukluk hisleri gibi fiziksel semptomlar eşlik eder. Panik atak, aniden gelişir ve genellikle 1-2 dakika sürer ancak bazı durumlarda bir saate yakın da sürdüğü olmaktadır. Panik atak sırasında yaşanılan korku ise kontrolü kaybetme ve delirme, ölüm ve hiperventilasyon korkusudur. Yaygın anksiyete bozukluğundan farklı olarak panik bozukluk daha belirgin ve daha yoğun epizodlardan oluşur. Panik atağın belirli bir sebebi yoktur ancak araştırmacılar birçok farklı disiplinden yararlanmaktadır. Örneğin, biyolojik faktörlere bakıldığında korkunun beyinde düzgün işlenmediği öne sürülebilir. Korku, beynin amigdala denilen bölgesinde işlenir ve bu bölge beynin gri alanlarıyla ve hipotalamus ile çalışır. Araştırmalar bazı panik atak hastalarında bu bölgelerin arasındaki ilişkinin bozulmuş olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda norepinefrin adı verilen ve stresli anlarda vücudumuzu korumak adına salgılanan bir nörotransmiterin de bazı panik atak hastalarında düzgün salgılanmadığı da araştırmacılarca belirtilmiştir. Psikolojik faktörler düşünüldüğünde panik atağın bilişsel olarak yanlış kodlanan bazı kavramların sonucu olduğu öne sürülmektedir. Örneğin gaz sancısı bazen göğüs bölgesinde görülebilir. Eğer hastalık veya sancı kişide ölümle eşleştirildiyse, kişi fiziksel belirtilerine aşırı hassasiyet gösterecek ve gaz sancısını kalp kriziyle karıştıracaktır. Bunun dışında sigara ve kahve kullanımı da panik atağın sebeplerinden olabilir. Alkol ve madde kullanımı (özellikle esrar veya mantar gibi psikoaktif maddeler) kişinin kaygı seviyesini arttıracak ve panik atağı kolaylaştıracaktır. Eğer kişi kaygıya ne kadar yatkınsa, panik bozukluğa sahip olma riski de o kadar artmaktadır.
Panik Bozukluk Neden Olur ?
Panik bozukluk, nedeni belirsiz olsa da çoğu durumda başarıyla tedavi edilebilen ciddi bir sağlık sorunudur. Tedavi biçimleri mümkün olduğu kadar tam yanıt oluşturan ve tekrarı engelleyebilecek tedavilerden seçilir. Bilişsel davranışçı terapi ve paniğe özel pozitif telkin panik bozuklukta kullanılan psikoterapi yöntemlerindendir. Çeşitli çalışmalar, BDT kullanılan hastaların yüzde 85 ila 90’ının panik ataklarının 12 hafta içinde tamamen iyileştiğini göstermektedir. BDT, hastaları kaygılarına neden olan tetikleyicilerle yüzleşmeye teşvik eder. Kaygının asıl nedeni ile yüzleşerek, sorunların başlamasına neden olan mantıksız korkuların azaltılmasına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Terapi, sakinleştirici nefes egzersizleriyle başlar ve ardından kaygı vücutta hissedilen fiziksel değişikliklerin farkına varılır. Birçok danışan kaygıyla ilgili deneyimlerini not alır. Diğer durumlarda, terapistler korkunun kökenini tespit edebilmek için endişe duygularını tetiklemeye çalışabilirler. Bilişsel davranışçı terapinin bir seçenek olmadığı durumlarda farmakoterapi kullanılabilir. Antidepresanlar (özellikle SSRI tipleri) öncelikle farmakoterapötik seçenek olarak kabul edilir. SSRI’lar, benzodiazapinlerle ilgili kötüye kullanımla ilgili endişeler nedeniyle, birinci basamak tedavilerdir. Ancak panik bozukluğun tedavisinde üzerinde anlaşılan tedavi biçimi bilişsel-davranışçı terapi ve çeşitli psikofarmakolojik ilaçların kombinasyonudur.
Panik Bozukluk Nasıl Geçer? Tedavi Yöntemleri
Panik bozukluğu, tedavinin nasıl yapıldığına bağlı olarak uzun süre devam edebilir. Tedavi edilmezse, kişinin yaşamının panik ataklardan ve durumdan kaçınma veya gizleme girişimlerinden ciddi şekilde etkilenebilir. Pek çok kişi panik bozukluğuyla baş etmeye çalışırken sosyal olarak, eğitimde ve mesleklerinde sorunlar yaşar. Panik bozukluğu olan bazı kişiler, akıl hastalığı teşhisi almamak adına durumlarını gizleyebilirler. Bazı bireylerde semptomlar sıklıkla görülür, bazılarında aylarca veya yıllarca ortaya çıkmaz, daha sonra çok az semptomla veya hiç semptom olmadan uzun yıllar geçebilir. Bazı durumlarda semptomlar süresiz olarak aynı düzeyde devam eder. Ayrıca birçok bireyin (özellikle erken yaşta semptomlar geliştirenlerin) yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde semptomların tamamen ortadan kalktığını gösteren bazı kanıtlar vardır. Sonuç her ne olursa olsun, panik bozukluğun uygun tedaviye yanıt verdiği birçok araştırma tarafından kanıtlanmıştır.
Ankara Psikolog kadromuz ile ruh sağlığınızı destekleyin. Alanında deneyimli psikologlarımızla, hayatınızdaki zorluklarla başa çıkın ve daha iyi bir yaşam için ilk adımı atın. Ankara psikolog hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgi ve randevu için buraya tıklayın.

Evre Psikoterapi